Bugünkü Ayasofya ziyaretimden kısa notlar. 1. Ayasofya’ya giriş meydana bakan kapılardan sol taraftakiden yapılıyor. Daha önce de giriş için bu kapı kullanılıyordu. Girişin önündeki barikatlarla çevrilmiş olan bölüme ise meydanın üst tarafındaki kontrol noktasından giriliyor.
2. Kapıdan girince karşıma çıkan ilk yönlendirme tabelası başörtü ve tulum ihtiyacı olanlara satış yapılan yeri gösteriyor. Bu tabelanın arkasındaki kapıdan iç mekana giriliyor. Burası iç narteksin güney tarafında yer alan ve Güzel Kapı olarak isimlendirilen giriş.
3. Güzel Kapı’ya gelmeden hemen önce sağ tarafta yer alan bir sütunun üzerinde 17. yüzyıla tarihlenen bir kitabe bulunuyor. Hz. Muhammed’in İstanbul’un fethini müjdeleyen Hadisi Şerifin yazılı olduğu bu kitabenin Türkçe ve İngilizce çevirisi hemen altındaki tabelada yer alıyor.
4. Ayasofya müzeyken Güzel Kapı çıkış kapısı olarak kullanıldığından ziyaretçilerin arkasında kalan ve gözden kaçan bu kitabe yeni düzenlemede göze çarpan ilk unsur olarak ziyaretçileri karşılıyor. Batı cephedeki arkeolojik buluntulardan çok farklı bir anlatıyla içeri giriyorum.
5. Ayasofya’ya girdiğimde karşılaştığım ilk mozaik Güzel Kapı’nın üzerinde yer alan mozaik. Eskiden bu kapıdan çıkış yapılırken arkada kalan ve ziyaretçilerin fark etmesi için karşısına ayna konulan (ayna duruyor) bu mozaik kitabeden sonraki ikinci önemli nokta.
6. Fossati kardeşler tarafından 19. yüzyıldaki restorasyon çalışmaları sırasında ortaya çıkarılan bu mozaik panel 10. yüzyıla tarihleniyor. Sağda yer alan İmparator Konstantinos ve solda yer alan İmparator İustinianus ortadaki Meryem ve Çocuk Isa’ya sunularını takdim ediyorlar.
7. Konstantinos’un sunusu etrafını çevreleyen surları ile temsil edilen Konstantinopolis şehri. 11 Mayıs 330 yılında Konstantinos’un Nea Roma (Yeni Roma) olarak kurduğu ve Roma İmparatorluğu’nun yeni başkenti olarak ilan ettiği “Şehirlerin Kraliçesi” Konstantinopolis!
8. İustinianus ise Meryem ve İsa’ya 537 yılında tamamladığı büyük eseri Ayasofya’yı sunuyor. Bu panelin yapıldığı 10. yüzyılda, Konstantinos’un ölümünden 6, İustinianus’un ölümünden 4 yüzyıl sonra, bu iki imparatorun Bizanslılar için hala çok önemli olduklarını anlıyoruz.
9. Hadisi Şerif kitabesi ve Konstantinos ve İustinianus sunu mozaiğinden sonra iç narteksten naosa geçişi sağlayan İmparator Kapısı’nın önüne gelip de içeri baktığımda hiç alışık olmadığım bir manzara ile karşılaşıyorum. Halıların varlığından çok bin beş yüz yıllık mermerleri ve+
10. apsisteki Meryem Ana’nın önüne gerilmiş perdelerin arasından bakmaya çalışır gibi görünmesini yadırgıyorum. Apsisin iki yanındaki melekler ise tamamen perdelerle kapalı. Uzun yıllar süren restorasyonlar sırasında iskelelerin arasından da olsa görmeyi başardığım Cebrail’i +
11. artık hiç görememek beni üzüyor. Ana kubbenin altındaki pandantiflerden kuzeydoğu köşedekindeki Seraphim tasviri ise bir teselli oluyor. Diğer pandantiflerdeki Seraphim tasvirlerinin yüzleri birer yıldızla kapalıyken bu Seraphim özgürce aşağıdaki ziyaretçileri izliyor.
12. Halıların baskın rengi ve Ayasofya’nın yerlerini kaplayan, denizlerdeki dalgaları, çayırlardaki otları çağrıştıran dalgalı mermerlerini görememek alışık olmadığım bir mekan deneyimi yaşatıyor. Kadim yapının binlerce yıla dayanmış olan ölümsüz mermer döşemeleriyle her an +
13. bozulabilir hissi veren yeni halılarının tezatını ziyaretim boyunca yaşıyorum. Yeşil halı denizindeki etrafı çevrelenmiş bir açıklıkta görülebilen Omphalion bir ada gibi sanki. Opus Sectile daha da bir etkileyici gözüküyor gözüme.
14. Tympanon’daki patrikler de olan biteni merakla seyrediyor gibiler. Yüksek lisans tezimin önemli şahsiyeti Konstantinopolis Patriği Aziz İoannes Khrysostomos’a selam vermeyi unutmuyorum. Keza komşusu Antakya Patriği Aziz İgnatios Theophoros’a da...
15. Yıllar boyunca Ayasofya’ya girmeye alıştığım batı kapısından bu defa çıkarken arkama dönüp 532 yılındaki Nika isyanında yanan ikinci Ayasofya’nın kalıntılarına bakıyorum. On iki havariyi simgeleyen kuzu kabartmalarının bulunduğu frizi muhtemelen çoğu ziyaretçi görmeyecek.
16. Bir zamanlar fetih kitabesinin başına gelen gibi geride kalacaklar arkeolojik buluntular... Değişen anlatısı ve mekan algısı dışında Ayasofya ziyaretimle ilgili birkaç notum daha var. Kuzey ve güney netlere girilemiyor. Dolayısıyla kütüphaneye ve dilek sütununa erişim yok.
17. Bu bölümlere halı kaplanmamış olması İznik Ayasofya’sı gibi bir çözümün uygulanabileceğini düşündürdü bana. Muhtemelen ziyaretçiler bu bölümlere ayakkabıyla girebilecekler. İç narteksteki ayakkabı rafları pek de kifayetli gözükmüyor zira. – bei Ayasofya